Kayıtlar

New

30-20 Çatışması

  Otuzlarındaki erkekler , yirmilerindeki kadınlar gibidir. Kadın dış görünüşte zirve yapar , erkek değerde. Kadına teklifler gelir , erkeğin seçeneği olur. Kadının değeri 20li yaşlarda görünür , erkeğin değeri 30lu yaşlarda . Biri emeği ile inşa eder , diğeri ise doğuştan sahiptir. Ve bu kötü bir şey değil hayatın gerçeğidir. Kadın bu dünyaya arzulanarak gelir , erkek ise görmezden gelinerek. Ta ki erkek inkar edilemez olana dek.  Gerçek bir erkek otuzunda artık pişmiştir , sınanmıştır , odaklanmıştır. Daha az muhtaçtır , daha tehlikelidir. Artık peşinden koşmaz , seçer.  Kadın , gücüyle başlar ve onu yitirir. Erkek gücünü zamanla kazanır. Bu yüzden 30 yaş ikisi içinde bambaşkadır. Otuz yaşındaki gerçek bir erkek , ayarlanmış bir silah gibidir. Ne umutsuzdur , ne dağınık. Sadece sabırlıdır …  Kadınlar zamanın geçmesinden kaygılanırken , erkek daha yeni ısınıyordur . Çünkü flört piyasasında , erkek yaşlandıkça değer kazanır , kadınsa yaşlandıkça bozulur  Kims...

Dönüşüm

 Ben hayatımın temelinin oluşturan şeyi kaybettiğim zaman olgunlaştım. Kimi zaman bir kadının gidişi kimi zaman ailem tarafından onaylanmayışım. Düştükçe anladığım yalnızlığı, kendimden başka elimi tutanın olmadığını anladığım, eski geçkin heveslerimin kursağımda yıllanmış şarap misali kaldığı, kendimden başka herkes için çabaladığım hayatı, en masum duygularımın katledildiği, sabaha karşı son biramı yalnız içtiğim, biri varken çok uzaklarda özlediğim, top oynadığım sokaklardan arabayla geçtiğim, ‘çok özledim’ mesajı beklemekten vazgeçtiğim, bir savaş ki içimde hiç bitiremediğim ama fırtınalarımın dindiği an olgunlaştım. Bitti, o Kadın gitti… Hayaller sorumluluğa, umutlar yokluğa, uzun saçlar kısaya ve bu çocuk bir adama dönüştü.

Paranoyam

Yaptığım hiçbir şeyi “Beni sev” diye yapmadım. Seni sevdim diye yapmıştım… Sevdiğim için, yanımda olman içindi, en ufak bir gülümsemende bile payım olsun diyeydi. Evet, belki ayrılığı sık sık dile getirdim, ama bunun sebebi gerçekten ayrılmak değildi. Aslında sadece bazı şeyleri görmen, hissetmen içindi. Seni kaybetme korkusuyla bu lafları söyleyip durdum, ama sen hiçbir zaman bu korkuyu fark etmedin, ya da belki fark ettin ama umursamadın. Her şey gözlerinin önündeydi ama sen görmeyi tercih etmedin. “Kişisel sorunlarım var,” dedin; o an anlamaya çalıştım seni. Benim de kişisel sorunlarım vardı, o kadar çoktu ki bazen içim daralıyor, kendimi toparlayamaz hale geliyordum. Ama hepsini bir kenara bıraktım, hepsini susturdum, yalnızca seni mutlu etmek için uğraştım. Senin için kendimi ikinci plana attım, gözümü kapatıp sadece senin iyiliğini düşündüm. Çünkü sevginin böyle bir şey olduğunu sanıyordum. Kendime ilaç olamıyorken, içimdeki yaraları saramazken, seni iyileştirmeye çalıştım. Ne za...

Sanmak

 Benim sevilmemek ile ilgili bir derdim yok. Sonuçta ilişkiler böyle. Sen birinden hoşlanacaksın ama onun ilgisini çekmeyecek. Birileri de senin için rüzgar estirecek ama sende yaprak kımıldamayacak. O açıdan herkes sevilmeme gerçeği ile baş edebilir. Ama sevildiğini sanmak… o fena işte. Birinin seni buna inandırması, ona güvenip yaslanman ve onun çekişmesiyle düşmen. Öyle bir düşüş en güçlüsünü bile dibe batırır. Yani tam dünyadan sıyrılıp böyle artık burda yaşayayım derken evsiz kalmak bu bambaşka bir köksüzlük. O yüzden bu hayattaki en önemli şey hayatını kiminle paylaşacağını doğru seçebilmek. Uykularının kaçmaması için evini doğru yere inşa etmen lazım yoksa en büyük acıların aşk uğruna yada en güzel romanların aşk üstüne yazılması tesadüf değil tabi.

Sevginin ziyan olmuş hali

 Bunu okuduğunu biliyorum. Sensiz daha mutlu olup olmadığımı görmek için beni kontrol ediyorsun. Her zaman olacağımı söylerdin. Çok şey söyledin seni sevmem için senden nefret etmem için. Seni tutmaya çalıştığımda kendimi kaybettim   Devam ediyor oluşum unuttuğum anlamına gelmez, sahip olduğum şeyi silmez. Sadece hatırladığımda daha az canımı acıtıyor ama evet daha mutluyum ve ironik bir şekilde bu beni biraz üzüyor. Bu düşünceler bir türlü durmuyor.Ne istediğimi bile bilmiyorum.Yeterince sevdiğim hiçbir şey yok.Gerçekten sevip sevmediğimi anlamak için yeterince uzun süre denemeye istekli olduğum bir şey yok.Sürekli bir şeyden diğerine atlıyorum. Çünkü zihnimde sıkışıp kalmaktan korkuyorum. Başardım. Başka bir gün daha yine de çok mutlu görünmüyorum. Artık ne olduğunu biliyorum. Bence bu boktan artık sıkıldım . Bence bir şeylerin değişip değişmeyeceğini bilmeden uyanmaktan bıktım. Ama hala buradayım. Hala devam ettiğim şeyle uğraşıyorum hala dört gözle bekleyeceğim şeyler var....

Kendini sev

  Yokluğunda dinlediğim şarkılar çalınca yeniden boşluğa düşüyorum. Dünyanın en yüksek gökdeleninden ağır çekimde düşüyor gibi, çıkarken biriktirdiğim anılarımı tarayarak çakılıyorum. Korkmuyorum ama biraz üzülüyorum. Öte yandan boşlukta uçmanın cazibesine de kapılıyorum. Çünkü tüm yüklerimden kurtulup özgürlüğe düşüyorum gibi hissediyorum. Güzel bir yere doğru ağlamaklı halde yolculuk yapar gibi, ama aynı zamanda güzel bir yerden hızla uzaklaşır gibi hissediyorum. Yaşayanlardan dinlediğim birkaç cümle var aklımda. 'Tam göğsünün üstünde bir yerin acıyacak, sokağa fırlayacaksın ama sokaklar bile dar gelecek. Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan. '' Yaşamak güzel, önemli olan sağlık, boş ver her şey unutulur'. Sen hiç birini duymayacaksın. Gözyaşlarından etrafı göremeyecek hale geleceksin. Onun ölmesini isteyecek kadar nefret edeceksin ama az sonra kollarında ölmesini isteyecek kadar çok seveceksin. Hep ondan bahsetmek isteyeceksin. Onunla geçtiğin yerlerden geçmek...

Diğer Yerım Kalanlar

  Sis düşen sokak lambasının aydınlatmaya çalıştığı kaldırım üzerinde gelip geçen yok bu gece saatinde. Ortalıkta kuru bir gürültü var. Beynime saplanan nefes alışverişlerim bile kafamın içinde fırtınalar koparmaya yetiyor. Ne demiş kavuşamamayı tadan bir yazarımız 'uyudum,uyandım uyudum,uyandım kepaze bir yaşam'. Sözleri fazla uzatmadan kısa cümleler kurdum bugün yüreğimde haykıran sesleri kapalı bir kutuya kapattım. Her gün oturup boyalarımı heyecanla yeni resmi çizmeye koyuluyorum fakat hep bir şeyler eksik kalıyor renklerin uyumunu bir türlü yakalayamıyorum. Sıradan fırça darbeleri ile ellerim yine kirleniyor. Bedenimi delicesine yağan yağmurun altına atmak için yalvarıyorum,belki kirlenen ellerimi temizlemeye çare olur diye bekliyorum. Neyse ki yolu biliyorum, düşüp bir yerimi yaralamadan geldim diye düşünürken yakınlarda bulunan virane,yıkık dökük ağaçların gizlediği gölgede kalan kulübeye doğru ağır adımlarla yaklaşıyorum. Elimde çizmeyi bir türlü beceremediğim resimlerl...