Peçete



Yağmur damlacıklarıyla ıslanan gözlüğümü silmek için cebimden bir peçete çıkardım. Taşların arasındaki boşluklara denk gelmemek için ne kadar dikkat etsem dahi bir türlü başarılı olamadım. İstasyonun solundan , marketin karşısındaki yola geçerken bir ses duydum. Kafamdaki düşüncelerin kulağıma yansıttığı ses diye düşünürken kendimi kırılan gözlüğümün yanında yere yatarken buldum. Gittikçe yükselen bir ses bana sesleniyordu. 'İyi misin?'. Sorunun bana ne ifade ettiğini anlamamıştım. Sol dirseğimde başlayan acının yavaş ama emin bir şekilde vücuduma yayılmasıyla farkına varmaya başladım. Gözlerim etrafta olup biteni anlamaya çalışırken bir yandan da o sesin sahibini arıyordum. 'Kusura bakmayın sizi fark edemedim'. Sesi arıyordum etrafta . Sağa döndüğümde soldan, sola döndüğümde sağdan geliyordu ses kulağıma. İrkilip kendime geldiğimde sesin içimde kelebekler uçuran tonuna kapılmıştım. Sol kaşımdan akan bir damlanın yağmur mu yoksa kan mı olduğunu anlamak için parmaklarımı götürdüğümde görmüştüm onu. Endişeli bakışının altındaki korkuyu hissetmemek olağan dışıydı. Dünyayı hiç kimsenin göremediği şekilde görmemi sağlayacak sırtına kadar uzanan saçları vardı. Baharı anımsatan kokusunu içime çektiğimde her şey bir anda mümkün göründü gözüme. Omzumda hissettiğim elin onun olduğuna emindim.


Düşüncelerimin onun tarafından anlaşılmasından korktuğum duygusu içimi kapladığında göz temasından kaçındım. Ayağa kalkmak için harekete geçtiğimde parmaklarımın arasına geçen parmaklarını hissetim. Ufuk çizginin deniz ile birleştiği yerin kaybolduğu, dalga seslerinin şarkı gibi kıyıya vurduğu, tepemizde uçan martıların seslerinin onun ismini fısıldadığı bir adada yolculuğa çıkmıştım sanki. Çantasından aldığı bir peçete ile sol kaşıma bastırırken hissettiğim acı zihnimin en derinlerindeki duyguyu uyandırdı. Zihin zindanımdaki kilitleri bir bir açıyordu. 


Olanların tam anlamıyla farkına varmak için gözlerimle etrafı tararken yerde duran bisikletin iki parçaya ayrıldığını fark ettim. Bir cesaretle ellerimi ellerinden kurtarıp bisiklete doğru yöneldiğimde kolumdan sert bir şekilde kendisine çekti. Kolumda hissettiğim acı yüzüme yansımış olmalı ki yüzünde hissettiğim korku pişmanlık ile yer değiştirdi. Biraz oturmak istediğimi söyledim. Kaldırımın kenarına güçlükle oturmama yardım ettikten sonra sol kaşımdaki peçeteyi tutmam için elimi götürdü. Telaşından anladığım oydu ki telefonuna sarılıp ambulans çağırmak istedi. Oturmak istememin sebebinin duyguların ağır geldiğini asla söyleyemezdim. Kısık bir sesle iyi hissettiğimi söylemeye çalıştım. Fakat bunun ağzımdan çıkıp çıkmadığına emin olamadım. Parmak uçlarımda başlayan bir his hızlı bir şekilde tüm tenimi gezerken kaşımda tuttuğum peçeteyi cebime koydum. Yağan yağmur duygularımı iyice körüklüyordu. 


Yağmur damlaları birleşen dudaklarımızın üstünden boynuma doğru akıyordu. Sol elim belini sıkıca kavramış, sağ elim teninde kendine yol arıyordu. Yaşananların gerçek olamayacağı kendimce aşikardı ki bembeyaz bir odada açmıştım gözümü. Hemen etrafta onu aradım . Adını öğrenmediğim için kedime kızdığım sırada kapıda sesini duydum. Birisi ile konuşuyordu. Teşekkür ettikten sonra yanıma doğru yürümeye başladı. Gözlerimi üstünden alamıyordum. Yüzündeki korku yerini neşeye bırakmış gibiydi. Yanıma oturup iyi olup olmadığı sordu. Konuşmama fırsat vermeden sadece şoka girdiğimi , ciddi bir şeyim olmadığını söylerken o hissi tekrar yaşamak için elini tuttum. Evet işte o his... Karanlık bir ormanın denize kıyısında bulunan bir eteğindeydim. Ay gümüş gibi parlıyordu. Kişiliğimi yansıttığını düşündüğüm, ormana inat tek başına denize doğru yürümüş olduğunu varsaydığım bir ağacın altında gözlerinin içine bakarken buldum kendimi.  


Kendimi toparlayıp dünyanın gerçekliğine dönmek için hazırlık yaparken derin bir nefes aldım. Heyecanla ağzımdan çıkacak kelimeleri beklediğini hissettiğimde seni seviyorum demek istesem de ağzımdan çıkan tek cümle teşekkür etmek oldu. Eve döndüğümde sigaramı almak için elimi cebime attığımda kırılan gözlüğümü sildiğim peçete ile çantasından çıkardığı peçeteyi buldum. O an fark ettim ki kaşımdan akan yağmur değilmiş. Beni öylesine etkilemiş olmalı ki gözümün üstündeki belirsizliği gidermeyi bile unutmuşum. Ne fark edermiş yağmur olsa kan olsa ...


Bir daha görebilme umuduyla uzandım yatağa. Anlamlar yükledim anılara kendi kafamda.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dönüşüm

Sevginin ziyan olmuş hali

30-20 Çatışması