Zihnini Özgür Bırak ( Bölüm 1 )

 1995 yılında doğmuş gibi görünsem de aslında 2014 yılında gözlerimi açtım diyebilirim. Sebebi ise üniversiteye başlamam ile başlayan , beni şuan burada bu yazıyı yazmaya iten zamandan dolayı. Öncesi aslında çok da önemli değil fakat tamamen önemsiz de kılmak istemiyorum. Bir kaç ufak çocukluk travmaları haricinde benim çocukluğumu etkileyen tek bir hadise var. Şimdi size bu sıkıcı travmadan bahsedip değerli zamanınızı çalmak istemiyorum. Zaten ilerledikçe sizler de bunu hissedeceksiniz gibi hissediyorum. 


    BÖLÜM I

2014 yılının yaz aylarına geldiğimizde tamamen olmasa bile kendimi keşfetmeye başladığım yıl olarak tanımlıyorum. Artık kalıcı bir şehrin sokaklarında kendimi özgürce dolaşırken hayal etmeme gerek kalmayacaktı. Kalıcı bir şehir diyorum çünkü babamın mesleğinden dolayı görmediğim bölge, iklim, tipoloji kalmadı. En doğusundan en batısına kadar. -Tabi bunun bilincinde değildim o zamanlar. Çocuk olmak için başka sebeplerim vardı-. Üniversiteyi kazanmıştım ve artık kendime yeni bir ortam hazırlamam gerekiyordu. Kalıcı arkadaşlıklar, partiler, kaçamaklar... Sizler de genç oldunuz. Aklınıza gelebilecek her türlü çılgınlıklar beni bekliyordu. Disiplinli bir asker babanın oğlu olarak bu tabi ilk etapta zor oldu. Tanıştığım insanlara ön yargılı yaklaşmak zorunda hissediyordum kendimi. 

Heyecanla atladım otobüse ve en az bir yıl olarak kalmayı planladığım öğrenci yurduna doğru yola çıkmıştım. İçimdeki heyecan dönen her teker sayısında artıyordu fakat bununla beraber stres de doğru orantılı heyecanı takip ediyordu. Durduğumuz her durakta içime çektiğim sigaram bile daha tatlı, huzur verici geliyordu. Sebebini henüz o zaman bilmesem de tam anlamıyla bunu yalnızlığa attığım ilk adım olarak düşünüyordum. Ve bunu da açıkçası istiyordum. Serüvenim Keşan'dan başlayıp İzmir'de devam edecekti. Nihayet otobüsün tekerleri benim için son kez durmuştu. Bavulumu alıp kalacağım yere doğru yola koyuldum. Ne ilginç... Son defa bavulumu bir yerden kaçmak için değil de bir yere varmak için elime almıştım. Henüz farkında değildim ki farkında olmam da neredeyse imkansızdı. Camında Buca yazan mavi bir minibüse atlayıp yoluma devam ettim. Son durağıma geldiğimde beni dik bir yokuş karşıladı. Yokuşun en başında ise özgürlük ile ilişkilendirdiğim öğrenci yurdum görünüyordu. Aslında en başından belli etmişti bana özgürlüğün zor olduğunu ama heyecanımdan gözüm hiçbir şey görmüyordu. Bavulumu kaptığım gibi kendimi yokuşa vurdum. Kapıdan içeri girerken hoş bir kadın beni karşıladı. İsmimi söyledikten sonra beni kalacağım odaya doğru götürürken bir gözümle onu süzerken bir gözlümle de etrafı süzüyordum. Biraz erken gelmiş olmalıyım ki etraf sandığımdan daha sessizdi. Bir anahtarı elime tutuşturup girmem gereken kapıyı gösterdi. Heyecanım birden korkuya dönüştü. Çünkü kalacağım odanın kapısında bir çift ayakkabı duruyordu. Aklımdan milyon tane soruyu saniyeler içinde cevaplamak zorunda kaldığım sırada elim anahtar deliğine doğru gitmişti. Klik sesinden sonra artık heyecanım daha baskın geliyordu. Ardından bir ses içerinden ''Selam'' diye seslendi. Dudaklarımı hafif büküp , başımı öne hafif eğerek ''Selam'' karşılığını verdim. Elini uzatıp '' Merhaba ben Burak '' dedi. '' Merhaba ben de Sercan''.

Bir yılımı geçireceğimi düşündüğüm odaya ( Henüz odama diyemiyorum ) bir göz gezdirdikten sonra ismimin yazılığı olduğu yatağa doğru yöneldim. Dört yatak vardı fakat sadece benimle beraber ikisi doluydu. Henüz odanın geri kalanı daha gelmemişti. İçten içe odada birinin olmasının beni biraz rahatlattığını hatırlar gibiyim fakat emin de olamıyorum. Erken gelmediğim ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Eşyalarımı dolabıma yerleştirdikten sonra artık uyumam gerekiyordu. Uzun bir yolculuk ve tamamen uykusuz geçen bir gecenin ardından bu uykuya ihtiyacım vardı. Yatağa zaten uyuyamam diyerek uzandım fakat dakikalar geçmeden uyuyakalmışım. Gerçekten yorulmuş olmalıyım ki geriye kalan iki kişi odaya yerleşmiş , seslerini dahi duymamışım. Ardından bir kol yorgun bedenime uzanıp beni akşam yemeğine uyandırmak için ileri geri sallıyordu. Uykudan kalkarken yıllardır sıçrarım. Bu olay da beni uyandıran kişiyi biraz korkutmuş olmalı ki elinin üzerimden hemen çekti. Özür dileyip durumu anlattığımda ikimizin de yüz ifadeleri olumlu sonuçlandı. Kendimi hemen toplayıp yemekhaneye doğru yöneldim. Oda arkadaşlarım kapıda beni bekliyordu ki bu çok hoşuma gitmişti. Oluşacak olan dostluğun bir habercisi olarak görmüş olmalıyım.     

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dönüşüm

Sevginin ziyan olmuş hali

30-20 Çatışması